26 Nisan 2017 Çarşamba

Afrodisyas - Denizli Pamukkale Buldan Gezisi

Bu gezi için en uygun ulaşım Denizli havalimanına uçmak tabiki yine yıllık izin almadan 2 günlük bir hafta sonu tatili kaçamağı olarak ve günü kazanmak için sabah 6.40 uçuşu ile İstanbul’dan hareket edip 7.50 gibi Denizli çardak havalimanına ulaştık. Hemen bizi bekleyen minibüsümüzle gezimize başladık.

İlk durağımız Denizli ve çevresindeki içi bezemeli tarihi camilerden birisi olan Boğaziçi köyü Camii. Çardak havalimanından Denizliye giden yoldan Çivril-Uşak yönüne dönüp 19 km sonra Baklan yoluna girip Boğaziçi köyüne ulaşılabilir. Ya da daha kısa bir yol olan havalimanından sonra Bozkurt ilçesi içinden sağdan Tutluca köyü yoluna girip yol takip edildiğinde Boğaziçi köyüne ulaşılabilir.

Cami, uzunlamasına dikdörtgen planlı ve üç sahınlıdır. Hicri 1181’de yapılmıştır. Duvarları temel seviyesine kadar taş, üzeri kerpiç örgülüdür. Dikdörtgen planlı yapı, ahşap desteklerle üç sahına ayrılmıştır. Destekler birbirine Bursa kemeriyle bağlanmıştır. Yan duvarlar içten ve dıştan kare şeklindeki ahşap direkler ile desteklenmiştir. Mihrap, mukarnaslı kavsara ile örtülü yarım daire kesitli bir niş şeklindedir. Ahşap minberi ve vaaz kürsüsü süslemesizdir. Tavan ve ahşap destekler, zengin kalem işi süslemelere sahiptir. Duvarlar, bitkisel ve geometrik süslemeler ve mimari tasvirlerden oluşan duvar resimleriyle bezelidir. Cennet cehennem tasvirleri, mizan, sırat köprüsü, silah, sancak tasvirleri yer almaktadır. Mihrabın sağındaki panoda Kabe ve etrafındaki tüm binalar en detayına kadar tasvir edilmiştir.


Boğaziçi Köyü Camii Sırat Köprüsü Tasviri ve Mihrap Süslemeleri
Camiinin üzeri düz toprak dam iken toprağı alınarak 1948 yılında dört yöne eğimli kiremit çatı ile kaplanmıştır. Ahşap minaresi 1952 yılında beton olarak yenilenmiştir. 1986 yılında hemen yan tarafına yeni caminin yapılmasıyla kaderine terkedilmiştir.

Kaklık Mağarası
Cami gezisi sonrası Denizli yönüne devam edip ve Denizli-Havalimanı yoluna çıkılan noktada sağ tarafta bulunan Kaklık mağarasını gördük. Mağara damlataşı, sarkıtları ve dikitleriyle süslü olup, Pamukkale’de bulunan travertenlere benzer, traverten basamaklarıyla eşine rastlanmaz güzellikte olup, Küçük Pamukkale veya Mağara Pamukkale olarak adlandırılmaktadır. Mağara içerisinde bol miktarda termal su bulunmaktadır. Berrak, renksiz ve kükürt kokulu olan bu su varlığı bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. 

Mağara gezisinin ardından Afrodisyas Antik kentini görmek üzere yola çıktık. Kent Aydın iline bağlı Karacasu İlçesi Geyre Köyünde. Denizli merkezden Cankurtaran geçidi, Tavas üzerinden Geyre’ye ulaşacağız. Yol üstünde Tavas’da lezzet durağımız Elmallı Pidecisine uğramadan geçmek olmaz. Pidecinin işletmecileri üç kuşak önce Antalya Elmalı ilçesinden gelmişler o yüzden isimleri Elmalı’dan gelen manasında ama yöre şivesiyle Elmallı. Mekanın pideleri çok çeşitli ve lezzetli ama kapanışı yine tahinli ballı pide (yörenin söyleyişiyle tahanlı pide) ile yapmadan olmaz.


Elmallı Pidecisinde Tahanlı Pide
Kahvaltı/ Öğrel Yemeği karışımı pide ziyafetimizden sonra Afrodisyas’a doğru yola çıktık. MÖ 5. yüzyılda kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiş, MÖ 1. yüzyıl ile MS 5. yüzyıllar arasında, başta heykelcilik olmak üzere önemli bir sanat merkezi haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve Afrodit adına yapılan törenlerle ün salmıştır. Bizans İmparatorluğu döneminde bölge Karya olarak anılmaya başlamıştır. 1260 yılından itibaren Türklerin bölgede egemenlik kurması ile Karia ismi Geyre olarak Türkçeleşmiştir.

Afrodisyas kenti, deprem kuşağındaki konumu nedeniyle, tarihi boyunca pek çok depremden şiddetle etkilenmiştir. 7. yüzyıldaki depremden sonra Afrodisyas bir daha hiçbir zaman tam olarak kendine gelememiş ve bakımsızlığa düşmüştür. Zamanla kalıntılar kısmen Geyre köyü alanı ile örtülmüştür. Arkeolojik kazıların başlamasıyla köy 3-4 km ileriye taşınmıştır.


Afrodisyas - Afrodit Tapınağı kalıntıları
Türkiye'nin en ünlü fotoğrafçısı Ara Güler'in tesadüfi biçimde bölgede kaybolması ile ünlenmiştir. Ara Güler, köydeki insanların Aphrodisias'a ait sütun ve taşları, evlerinin ve işyerlerinin belli kısımlarında kullanıldığını görmüştür. Geri döndüğünde çektiği resimleri dönemin sanatçı-aydınlarına göstermiş ama kimse ilgilenmemiştir. Daha sonra bir ABD dergisine resimlerle birlikte yazıları göndermiş ve büyük ilgi görmüştür. Renkli resimler olursa 10 sayfa ayıracaklarını söylemeleri üzerine Ara Güler tekrar aynı yere gider. Resimleri çeker, yazısını yazar ve Afrodisyas dünya da tanınır.


Afrodisyas - Tetrapylon (dört kapı)
Sebasteion Maskları























Kentin kazısında büyük emeği geçen ve hayatını bu kazıya adayan arkeolog Kenan Erim’de vefatının ardından vaziyeti gereği Kente defnedilmiştir.

Stadyum kentin göz alıcı ve devasa boyutu ile hayranlık uyandıran ve en görkemli yapıtı olmakla birlikte Ege bölgesindeki eski stadyumlardan en iyi korunanıdır. Kentin kuzeyinde yer alan stadyum, dünyanın en önemli antik yapılarından birisidir. Şehrin kuzeyinde olan stadyum 262 metre uzunluk, 50 metre genişlik ve 30.000 izleyici alabilecek oturma sıralarına sahiptir. Elips plan tüm seyircilerin etkinlikleri rahat izlenmesini sağlıyordu. Atletizm müsabakalarına ve festivallere sahne olmuştur.

Afrodisyas Stadyum
İki günlük gezide planlanan tüm noktaları görebilmek adına hızlı hareket ederek Denizli Pamukkale yolu üstünde olan Laodikya antik kentini de ziyaret ederek günün tamamlamak sonrasında Karahayıt’daki otelimize yerleşmeyi öngördük.

Geyre’den geriye Denizli’ye doğru dönerek Pamukkale yolu üstündeki Laodikya kentini ziyaret ediyoruz.Laodikya MÖ 1. yüzyılda Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserlerinin MÖ 1. yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir. Romalılar da Laodikeia'ya özel bir önem vermişler ve Kıbyra (Gölhisar-Horzum) Conventus'unun merkezi yapmışlardır.

Laodikya - Sütunlu Cadde
Laodikya - Oyun Taşı Masası













Küçük Asia'nın İncil’de ismi geçen 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. MS 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir. Kentte yer alan iki tiyatro depremlerden zarar görmüş olup oturma sıraları kaymış ya da deprem sonrası kullanılamayacak olduğundan küçük tiyatronun taşları roma döneminde kireç ocaklarında yakılarak kireç haline getirilmiştir.

Kentin su kaynağı olmadığından kente su sağlayan su sistemi ve anıtsal çeşmeleri hala görülmeye değerdir.

Laodikya gezisi sonrası Karahayıt’ta bulunan termal otelimiz  Richmond Pamukkale Thermal’e yerleştik.

Sabah otelden çıkışımızı yapıp hemen Hierapolis Antik Kentini gezmeye başladık. MÖ 2. yüzyıl başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki MS 60 yılındaki büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür.


Hierapolis - Tiyatro

Hierapolis - Antik Havuz
Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, İsa’nın havarilerinden Filipus'un burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. MS 395 yılında Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi oldu. Hierapolis, 12. yüzyıl sonlarına doğru Anadolu Selçukluları'nın sınırları dahilinde kalmıştır. Hierapolis antik kentinde; Nekropol, Domitiyan yolu ve kapısı, kare alan içine oturtulmuş Oktokonus tapınağı, tiyatro, Frontinus caddesi ve kapısı, Agora, Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Kutsal Alanı, Su Kanalları ve Nympheumları, Surlan, Filipus Martynonu ve köprüsü, Direkli Kilisesi, Nekropol Alanı, Katedral ve Roma Hamamı kalıntıları bulunmaktadır.


Pamukkale Travertenler
 Tedavi amacıyla da kullanılan Pamukkale yeraltı suları (travertenler) sayesinde tarih boyunca turist çekmiştir. Hamam, yolcuların yıkanarak şehre girmeleri için şehrin dışına inşa edilmiştir. Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Pamukkale: Pamukkale terasları, kaplıca suyu tarafından çökeltilmiş bir tortullu kayaç olan travertenden oluşur. Bu bölgede, 35 °C den 100 °C ye kadar olan sıcaklık aralıklarında 17 adet sıcak su kaynakları vardır. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir termal merkez olan Karahayıt köyü vardır.

Hierapolis Antik Kenti gezisi sonrası Karahayıt’tan aşağıya ovaya inen yol üzerinde bulunan Akköy Merkez Yukarı (eski) Camiini ziyaret ettik. Camii Boğaziçi Köyünde olduğu gibi yanına yenisi yapılınca terkedilmiş durumda. Kapısı kilitli olup anahtarı cami görevlilerinde olduğundan ziyaret edebilmek için namaz saatlerinde ziyaret etmek en akıllıcası. Gerçi biz gittiğimizde namaz saati değildi ve cami komşularının yardımıyla görevliye ulaştık ve açılmasını sağladık.

Akköy Merkez Yukarı Camii yaklaşık 150 yıllık bir maziye sahip olup Koruma Kurulu tarafından 28.04.2005 tarihinde koruma altına alınmış bir camidir. İçerisinde kök boyadan yapılmış el işçiliği ile çeşitli tasvir ve resimler mevcuttur.


Akköy Merkez YukarıCamii
Cennet, Kabe ve Mizan Terazisi Tasvirleri
 Kubbe içindeki Osmanlıca yazıda beşinci ayın on dördü, 1327, Cemaüzevvel Mayıs 1 okunmaktadır. Bu tarih yapının inşa tarihi mi yoksa onarım tarihi mi bilinmemektedir. Camideki süsleme ve mimari özelliklerinden dolayı batılılaşma sürecinde (18.-19. yy.) inşa edilen camilerdendir.

Camiyi Gezdikten sonra istikametimiz gezinin alışveriş kısmı için Buldan ilçesi. Denizli tarafına gitmeden Akköyden Çeşmebaşı- Adaköy-Ahmetli-Tosunlar güzergahı ile köy yollarından kestirmeden Buldan yoluna çıktık.



Buldan Ağam Kebap - Çağla Dövmesi ve Soğan/Balcan
Buldan’da öğle yemeğimizi Peştemalcilerin olduğu sokağın başındaki “Ağam Kebap” evinde yedik. Pideleri, soğan/balcan, ağam kebap, çağla dövmesi tadılması gereken lezzetler.

Buldan eskiden beri dokumacılık (tekstil) konusunda tüm Türkiye'de meşhur bir ilçedir. İlçeye has olan Buldan bezi dünyaca ünlü bir dokuma türüdür. Buldan bezinden mamul peştemal  ve diğer ev tekstili ürünlerinin uygun fiyatlarla alınabileceği bir şehirdir. Tıkıroğlu Tekstil’de Mehmet Amca cana yakın sohbeti, kaliteli tekstil ürünleriyle hem misafir etti hem alışverişimizi yaptık. Ayrıca şehirden tekstil ürünlerinin yanında kuru üzüm, badem, ceviz, peynir, pekmez gibi ürünler de alınabilir.

Eski evlerin konakların bulunduğu Buldan sokaklarını gezip alışverişi de tamamladıktan sonra İstanbul’a dönmek için Çardak Havalimanı'na doğru yola çıktık.

Aşağıdaki haritada gezilen yerler ve yol güzergahı işaretlenmiştir. Ayrıca aşağıda gezi planı verilerek zamanı etkin ve verimli kullanmanız için yardımcı olmak amaçlanmıştır.

Bol keyifli geziler dilerim.

Gezi Planı:
1. Gün Cumartesi  
06:30 İst. (Sabiha) -  Denizli
07:30 Denizli Çardak Havalanına varış.
08:15-08:45 Boğaziçi Köyü Merkez Camii
09:30-10:00 Kaklık Mağarası
11:30-12:30 Geç Kahvaltı-Öğle Yemeği: Tavas Elmallı Pidecisi
13:15-15:30 Afrodisyas Antik Kenti Gezisi
16:30-18:00 Laodikya Antik Kenti Gezisi
18:30 Otel

2. Gün Pazar
09:00 Otelden Çıkış
09:20-12:30 Hierapolis Antik Kenti ve Pamukkale Travertenler Gezisi, Antik Havuz Yüzme Molası
13:00-13:30 Akköy Camii Gezisi
14:15-15:30 Öğle Yemeği: Buldan Ağam Kebap
15:30-16:30 Buldan Sokakları Gezisi
16:30-19:00 Buldan Alışveriş ve Serbest Zaman
21:50 Denizli - İst ( Sabiha)


1 Eylül 2015 Salı

Kula Gezisi

Kula iki defa gittiğim ve beni en  çok etkileyen yerlerden bir tanesi. Kula Belediyesi'nin "Beşibiryerde Turizm" adıyla sloganlaştırdığı İnanç, Doğa, Kültür, Kent ve Sağlık turizmi alanlarında önemli değerlerin yer aldığı bir ilçe.

Kula civarındaki volkanik bölgeye antik devirde Katakekaumene adı verilmekteydi.  "Yanık, yanmış arazi" anlamına gelen bu ifadeyi Amasya'lı Strabon ve bir çok başka antik yazarlar eserlerinde kullanmıştır.

İstanbul'dan gece 24:00 da yola çıkılarak 6-7 saatde Kula'ya ulaştık ve bir arkadaşımızın ailesince işletilen "Sarıgül Bahçe" isimli kahvaltı mekanında kahvaltımızı yapıp zaman kaybetmeden gezimize başladık.

Kula ve çevresi düzenli bir zaman planlaması ve uygulaması ile iki günde gezilebilir.
1. gün:  Peribacaları, Bazalt Sütunları (Çakırca Köyü), Kula Divliti ve İncesu (Gölde) Köyü gezilip öğle yemeğine Kula merkeze geri gelmek mümkün. Kula merkezde aşağıda belirttiğim farklı yöresel yemeklerle bir ziyafet çekilebilir. Kalan yarım günü Kula sokaklarında kaybolmaya ayırmak gerek. En güzel zaman fotoğraf çekecekler için öğleden sonra ışığın yatay konumda  olduğu saatler.

2. gün: Saraçlar Köyü, Emre Köyü (Tapduk Emre ve Yunus Emre Türbesi, Carullah Bin Süleyman Camii), Sandal Divliti ve dönüş yolu.

Kula Jeopark: Asya'nın en genç volkan konileri ve lav akıntılarının bulunduğu Kula ve çevresi volkanizma bölgesi olmakla birlikte yörede büyük püskürmeler olmamıştır. Daha çok sıcak lav akıntısının çamurlaşarak aktığı ve zemini doldurduğu ve hala doğru dürüst bitki yetişmeyen arazi yapısı ve bu arazide küçüklü büyülü onlarca minik volkan konisi ortaya çıkmıştır. Ayrıca 10-12 bin yıllık olduğu tespit edilen ayak izleri yörede bulunmuştur. Çamurlaşarak akan kütle üzerinde yürüyen o dönem insanlarına ait ayak izleri fosilleşerek ve üstünün başka katmanlarla örtülerek günümüze ulaşabilmiştir.
İlk insana ait ayak izleri
Yörede bu volkan konilerine divlit adı verilmekte olup en meşhuru Sandal Divliti, en yükseği de hemen Kula'nın yanıbaşında yer alan Kula Divlitidir. Sandal Divliti ve Divlittepe volkanları diğer volkan konilerinin aksine ağaçlandırma yapıldığı için üzerlerinde ağaçlar gözükmektedir.
 
Sandal Divliti
Peribacaları: Kula Uşak karayolunda Uşak yönünde Yurtbaşı köyünden sonra Gediz1 Köprüsünü geçince sola sapan yoldan girince 300-400 metre sonra yolun solunda ve sağında görebilirsiniz. Sağda bulunan köy çeşmesinden başlayan yürüyüş patikası tepede bulunan bir seyir terasına çıkar ve hemen herkesin yürüyebileceği bir mesafe (10 dakika) ve zorluktadır. Seyir terasından peribacaları, Gediz nehri ve vadisinin görüntüsü muhteşemdir.
Peribacaları
Peribacaları
Bazalt Sütunları (Çakırca Köyü): Peribacalarını gördükten sonra Çakırca Köyünde bulunan bazalt sütunları görmek için aynı yoldan ileriye doğru devame diyoruz. Sarnıç köyünü geçince bir sonraki köy Çakırca ve köyün hemen girişindeki sol taraftaki çeşmenin yanında oluşturulmuş yürüyüş patikasında beş dakikalık bir yürüyüşle bazalt sütunları görmek mümkün.

Bazalt Sütunları - Çakırca Köyü

Hoca Seyfettin Köprüsü
İncesu Köyü: Eski adı Gölde olan köy eski evleri, kuyuları ve kuyuların açıldığı yer altı nehri ile meşhurdur. Mübadele öncesi Türkler ile Rumların beraber yaşadığı köy o dönemden kalma çok güzel evleri barındırmakta. Bazı evlerde hala Rumca yazılar, yapım tarihleri ve süslemeleri görmek mümkün. Köyü benzersiz kılan özelliklerinden bir tanesi de köyün altından geçen yer altı nehridir. Büyük ihtimalle köyün burada kurulmasına da sebep olan bu yer altı nehri açılan kuyularla suyunun kullanılması sağlanmıştır. Sokaklar kullanılmaktan parlamış ve kayganlaşmış Arnavut kaldırımı taşlarla kaplıdır.



Kuyu Bilezik Taşı - İncesu Köyü
Metruk Ev - İncesu Köyü

İncesu Köyü Metruk Rum Evleri ve Arnavut Kaldırımlı Sokak

İncesu Köyü Pencere ve Kapılar
İncesu köyü gezisi sonrası acıktık ve Kula merkeze dönüyoruz ve öğle yemeği için Güveciyle meşhur çarşıda bulunan Ekmekçioğlu'na gidiyoruz. Et, sebze, türlü, bakliyat hertürlü güveci bulabileceğiniz lokantada belli bir sayıdan fazla iseniz önceden sipariş verip kuzu dolma yemeniz. Biz rezervasyonsuz gittik ve hazır olan güveçlerden yedik. bizden sonra gelecek grup için hazırlanan kuzu fırın dolmayı görünce doymuş olmamıza rağmen dibimiz düştü nerdeyse.

Ekmekçioğlu'nda Fırında Kuzu Dolma
Yemekten sonra Kula Divlitini ve yeni oluşturulan jeopark yürüyüş yollarını görmek için ana yola çıkıp Zaferiye kavşağından sola girerek merkezin trafiğini görmeden ve kısa yoldan Divlite ulaştık. Divlitin fotoğraflarını çekip yolu devam ettik Jeopark görevlisinin tarifine uyarak 500 m kadar ileride sağdaki yoldan devam ederek (malesef henüz hiç bir tabela yok) jeopark yürüyüş patikalarına ulaştık.

Kula Divliti
Kula Divliti: Çevrenin en yüksek volkanik tepesidir fakat  yol yapımında dolgu malzemesi için, biriket yapımı için toprak alındığından şekli biraz bozulmuştur. Divlite yaklaşınca solda 3-4 araba park edebilecek bir boşluk ve bir levha görürsünüz. levha yönünde oluşturulan patikada 5-6 dakika yürüyerek gözükmekte olan minik seyir tepesine ulaşarak volkanik araziyi biraz yüksekten görebilirsiniz.



Jeopark gezisi sonrası planımız Kula sokaklarını gezmek idi fakat yağmur nedeniyle öğleden sonrayı Kula merkezde alışveriş ve serbest zaman olarak değerlendirdik.

Günümüzü akşam yemeğinde Ege Odun Köfte'de Ege şiş, işkembe çorba, kelle paça çorba ve sütlaç ile tamamladık.

Pazar sabahı biraz erken kalkarak yağmurun da durmuş olmasıyla Kula sokaklarını keşfe çıktık. Labirenti andıran kula sokaklarında her bir sokak başka bir süprizle karşıladı bizi. 1800'leirn sonlarından kalma sivil mimari örneği evler, kiliseleri camiler, çeşmeler, kapılar hepsi birbirinden güzel ve korunmaya değer.

Kula Sokakları

Kula Sokakları
Kula Sokakları

Emre Köyü: Osmanlı arşiv kayıtlarında Emresultan karyesi olarak geçen köyün Saruhan Oğulları Beyliği döneminde kurulduğu söylenmektedir. Köy İç Anadolu'yu Ege sahillerine İzmir'e bağlayan kervan yolu üzerinde olması nedeniyle canlı bir geçmişe sahiptir ve hamam medrese, türbe, cami ve sivil mimari örneği konaklar yer almaktadır.

Taptuk Emre'nin Emre köyünde yaşadığı ve dergahını bu köyde kurduğu söylenmektedir. Haliyle Yunus Emre'nin gelip himmet istediği ve sonrasında hizmet ettiği dergahda bu köydedir. Anadolu'nun bir çok farklı yerinde Yunus Emre türbesi ya da makam olarak yapılmış ama sonradan türbe zannedilerek kabul edilmiş mezarlar mevcuttur. Emre köyünde bulunan türbe içinde Tapduk Emre'nin mezarı bulunmaktadır. Türbe dışında sağ tarafta Yunus Emre'nin mezarı bulunmakta ve mezar taşında derviş sembolü  olan Teber  kabartması yer almaktadır.

Yunus Emre Mezartaşı
Carullah Bin Süleyman Camii: Selatin camii olmayıp yani padişah ailesince yaptırılmışların dışında gördüğüm bir kaç değişik ilginç camiden bir tanesidir. Caminin miladi  1547 senesinde Carullah Bin Süleyman tarafından yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmakta ve eskiden çevresinde medrese odalarının ve bir hamamın bulunduğu söylenmektedir. Camiyi eşsiz kılan içindeki kalem işi süslemelerdir ve  Şehzade Abdurrahman Efendi  1808 tarih ve imzasını taşımaktadır. Camide yer alan süslemelerden en yaygın olanı natürmortlardır ve birbirinin tekrarı gibi gözükse de kompozisyonların hiç biri birbirinin tekrarı değildir. Bir diğer süsleme unsuru üç ila altı katlı apartmanların resmedildiği manzara resimleridir ve her bir manzara resminin başka bir şehirmiş gibi farklı ev sitillerinde yapılmış olması ilginçtir. Manzara resimlerinde yer alan ağaç ve bitkiler de bu çeşitliliği göstermekte olup çok farklı ağaçlar (kiraz, elma, hurma, palmiye) resmedilmiş hatta bu ağaçlardan meyve toplamakta kullanılan merdiven ve sepet detaylarına dahi yer verilmiştir. Cami süslemelerinde ilginç olan en son detay ise bir kaç farklı süslemede yer alan piyano resimleridir.
Carullah Bin Süleyman Camii Natürmort ve Piyano

Carullah Bin Süleyman Camii Manzara Resim
  
Kula ve Çevresi Gezi Haritası

Afrodisyas - Denizli Pamukkale Buldan Gezisi

Bu gezi için en uygun ulaşım Denizli havalimanına uçmak tabiki yine yıllık izin almadan 2 günlük bir hafta sonu tatili kaçamağı olarak ve g...